SENDİKAMIZ GENEL BAŞKANI MUSTAFA AĞUŞ’UN 15. OLAĞAN GENEL KURULUMUZDA YAPTIĞI KONUŞMASI:
Sayın Başkan,
Divan Kurulunun değerli üyeleri,
Sayın Vekillerim,
DİSK’imizin çok değerli Genel Başkanı, DİSK Yöneticileri, DİSK’e bağlı Sendikalarımızın Başkan ve Yöneticileri,
Sivil Toplum Kuruluşlarının değerli Yöneticileri ve Temsilcileri,
Yurt dışından gelen Sendikacı Dostlarımız,
Sosyal-İş Dostları, değerli basın emekçileri ve kıymetli delegelerimiz;
Sendikamızın 15.Olağan Genel Kuruluna hoş geldiniz.
Bugün burada benden önce söz alan değerli konuşmacılar, ülkemiz ve dünya gündemiyle ilgili olarak çok kıymetli konuşmalar yaptılar. Aynı konulara tekrar tekrar değinip kıymetli vaktinizi almak istemiyorum.
Değerli konuklar, değerli delege arkadaşlarım;
Bakınız, 2015 yılından bugüne kadar 3 genel seçim, 1 yerel seçim, 1 halk oylaması ve bir de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaşandı. Yapılan her seçimin ne kadar büyük maliyetlere yapıldığını çok iyi biliyoruz. Bu maliyetlerin her seçim sonrası biz emekçilere, yoksul kesimlere kesilmiştir. Yağmur gibi yağan zamlar, reform paketleri biz çalışanları hep yoksullaştırmıştır.
Bugünlerde hep duyarız, yeni dünya düzeni diye. Yeni dünya düzeni dedikleri bu kahpe düzende zengin daha zengin fakir daha fakirdir. Bakınız, dünyadaki 85 kişinin geliri, yine dünyadaki 3,5 milyar insanın gelirine eşittir.
Sayın Divan,
Değerli Arkadaşlar,
Son 18 yılda ülkemiz özelleştirme adı altında adeta satışa çıkarılmıştır. Zarar etme ihtimali sıfır olan TEKEL, TÜRRAŞ, ÇAYKUR, TÜRK TELEKOM; BOTAŞ, PTT; ŞEKER FABRİKALARI, BANKALAR ve TANK PALET FABRİKASI gibi değerlerimiz bir bir satılmıştır. Çok açıktır ki daha az maliyet daha fazla kâr üzerine kurulu bu sitem ve bu yeni dünya düzenine biz işçi sınıfına yönelik saldırılar da artarak devam etmektedir.
Kiralık işçilik yasasıyla asıl işlerin taşerona devredildiği, arabuluculuk yasası ile zaten geçim sıkıntısı içinde olan işçilerimizin kıdem ve ihbarlarının pazarlık konusu haline getirilip, büyük oranda kesintilerle hiç edildiği, zaman aşımı süresinin 10 yıldan 5 yıla düşürülerek geriye dönük alacaklarımızın önünün kapandığı süreçleri yaşıyoruz. Alın terimiz olan kıdem tazminatlarımız üzerindeki tartışmalar maalesef devam ediyor.
Kıdem tazminatlarımız biz emekçilerin kefen parasıdır, iş güvencemizdir, çocuklarımızın geleceğidir. Kıdem tazminatlarımızın yağmalanmasına izin vermeyeceğiz, peşkeş çektirmeyeceğiz.
Bütün bu saldırılarla birlikte yalnızca emeğimize, alın terimize el koymakla yetinmiyorlar. Artık yaşamlarımıza da el koyuyorlar.
Değerli Delege Arkadaşlarım,
İş kazası sonucu ölümlerde, resmi istatistiklerde bile dünya birincisi olduğumuz ortada. 2018 yılında 1923 işçi kardeşimiz iş kazası sonucu hayatını kaybetti. 2019 yılında yitip giden canların sayısı da 1736 oldu. Daha fazla kâr hırsı yüzünden her gün ortalama 5 işçi kardeşimizi iş kazalarında kaybediyoruz. Bunlar kader değil, katliamdır.
Artık ülkemizde neyi, nasıl koruyacağımızı şaşırdık. Artık ülkemizde neyi nasıl koruyacağımızı şaşırdık. Çocuklarımızı, kadınlarımızı tacizcilerden, ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini dolar sevicilerden, ormanlarımızı ve sahillerimizi yağmacılardan nasıl koruyacağımızı şaşırdık. Üzülerek belirtmem gerekir ki, 2019 yılında 474 kadın bu ülkede öldürüldü, kadın cinayetlerine, tacize her türlü şiddete karşı her zaman her yerde ve her platformda Sosyal-İş Sendikası olarak kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz.
Sosyal-İş Sendikası olarak, önümüzdeki süreçte iş cinayetlerinin son bulması, iş kazalarının ve meslek hastalıklarını ortadan kaldıracak bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikalarını hayata geçirilmesi için, sendikalar, meslek odaları, siyasi partilerle birlikte politik bir mücadeleyi örmek için elimizden geleni yapacağız.
Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesi, kadınların istihdam önündeki engellerin kaldırılması, eşit ve güvenceli bir istihdam için mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.
Çok ilginç bir ülkede yaşıyoruz. Cinayetleri Müge Anlı çözüyor, Yoksullara Haluk Levent sahip çıkıyor, bekarları Esra Erol evlendiriyor, adaleti de sosyal medya sağlıyor. Bir hukuk Devleti’nde olacak şey mi bunlar.
2017 yılında 696 sayılı KHK ile kadroya geçirilen taşeron işçilerin hak kayıpları devam ediyor. Taşeron işçisine kadro söyleminin bir seçim oyunu olduğunu geçtiğimiz zaman içerisinde gördük. Belediyeler de dahil olmak üzere kamu kuruluşlarında sözde kadroya geçirilen işçiler sendikal haklardan mahrum edilmişlerdir ve enflasyon altında ücret zamlarına mahkum edilmişler, güvencesiz çalışmaya devam edilmektedirler. Bu hak kayıplarının giderilmesi için, sendikal haklara kavuşabilmesi için Sosyal-İş sendikası olarak mücadelemizi artarak sürdürmeye kararlıyız.
Sayın Divan,
Değerli dostlar, kıymetli delegeler,
Emeklilikte yaşa takılan arkadaşlarımız var biliyorsunuz. Bu arkadaşlarımızın emeklilik süreleri 2 ila 17 yıl arasından geciktirilmiş, emeklilikleri ertelenmiştir. Yüzbinlerce işçi kardeşimiz bu yaş sınırı nedeniyle emekli olamamaktadır. Emeklilikte yaşa takılan arkadaşlarımızın bu haklı mücadelelerinde her zaman yanlarında olacağız, emeklilik hakkı gaspına karşı her platformda aktif bir mücadele içerisinde yer alacağız.
Çevremizin, doğamızın ve yaşamın yok edilmesine karşı mücadeleden asla geri kalmayacağız. Unutmayalım ki bizler bu dünyayı çocuklarımızdan ödünç aldık. Dünyayı kirletenler, nefes alacak havayı, yaşayacak yeri bırakmayanlar, hep aynı kişiler.
İnşaat, beton, termik santraller, talan madenciliği, ağaç katliamı, doğanın yağmalanması yandaş ya da uluslararası sermayenin kazanması insanların tüm canlıların kaybetmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle biz buradan “iklimi değil, sistemi değiştir” diye haykırıyoruz!
Değerli Arkadaşlar,
Sendika örgütlenmenin önündeki yasal ve fiili engeller hala varlığını sürdürmektedir. İş yeri ve iş kolu barajlarıyla, yasakçı ve kısıtlı hükümlerle sendikal örgütlenmeler engellenmektedir. Çoğunluk tespitine işverenlerin itiraz etmesi mahkemelerin yıllarca sürmesine neden olmaktadır. Kazandığımız mahkeme kararları maalesef uygulanmıyor. Aydın İmar A.Ş.’de Sendikamıza üye oldukları için işten atılan, ekmeği, işi ve çocuklarının geleceği için 552 gündür onurluca işyeri önünde direnen yiğit efeler Okan ve Yunus arkadaşlarımız aramızdalar. Hep birlikte bu yiğit kardeşlerimizi alkışlamak istiyoruz. Bu arkadaşlarımız 552 gündür işe iade mahkeme kararları uygulansın diye mücadele ediyorlar.
Sevgili Okan ve sevgili Yunus kardeşlerim; Yarından tezi yok işinize geri dönmek için sizlerle birlikte bedeli ne olursa olsun en radikal mücadeleye hazırız. Sosyal-İş Sendikası Genel Yönetimi ve 4 Şubesiyle birlikte sizlerle kol kola omuz omuza mücadeleye hazırdır.
İşverenlerin bu itirazlarını ve yıllarca süren mahkeme süreçlerini KOD-A İşyerinde,
Çapa Tıp Fakültesi’nde, Bilgi Üniversitesi’nde yaşadık, yaşıyoruz.
Bilgi Üniversitesi örgütlenmesi tam 10 yıl sürdü. Çoğunluğumuzu sağladık Bakanlığa yaptığımız yetki başvurusuna itiraz edildi. Bilirkişi raporunda da çoğunluğumuzun olduğu belirtilmesine rağmen mahkeme süreci hala devam etmektedir. 10 yıl boyunca kararlılıkla ve sendikamızla birlikte bu mücadeleyi sürdüren, asla vazgeçmeyen Bilgi Üniversitesi çalışanlarını, üyelerimizi, temsilcilerimizi, Akademisyenlerimizi buradan selamlıyor ve alkışlıyorum.
Aynı şekilde KOD-A İşyerinde 2017 yılında başlattığımız örgütlenme çalışmalarımız hala sonuçlanmış değil, dosya hala Yargıtay incelemesi aşamasında. Bu işyerinde 140 gün boyunca direniş çadırımızda sendikamızla birlikte direnen KOD-A işçilerini de selamlıyor ve alkışlıyorum.
Sevgili Delege arkadaşlarım;
Sendikalaşma hakkının güvence altına alınması ve barajların kaldırılması için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Nasıl ki bütün bu engellemelere rağmen Lufthansa Çağrı Merkezinde, MSG işyerinde, Atakent 2 işyerinde, Başka Bir Okul Mümkün işyerinde, KOD-A’da, Barolarda, STK’larda ve Odalarda örgütlendiysek aynı kararlılıkla önümüzdeki dönem örgütlenmelerimizi titizlilikle sürdüreceğiz. Örgütlenmenin önündeki engelleri ve barajları aşmak için Konfederasyonumunuz DİSK ile birlikte her türlü mücadeleyi sürdüreceğiz ve önümüzdeki dönem daha da büyüyen barajları aşan 4 şubesiyle barışık, huzur ve uyum içerisinde çalışan güçlü bir DİSK’e hepimizin ihtiyacı var. Bu konuda Sosyal-İş Sendikası olarak üzerimize düşeni yapacağımızı buradan belirtmek isterim.
Sendikamızın büyüyerek bu günlere gelmesinde emeği geçen, gelmiş geçmiş sendika yöneticilerine, denetim ve disiplin kuruluna, çalışanlarına, işyerlerimizde fedakârca temsilcilik görevinde bulunan temsilcilerimize ve üyelerimize şükranlarımı sunuyorum. İşyerlerimizde bugüne kadar fedakârca temsilcilik görevinde bulunmuş, toplu sözleşme süreçlerinde katkı sunmuş bütün arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Bu süreçlerde yitirdiğimiz, DİSK Genel Başkanlığı ve yöneticiliği yapmış, büyüklerimizi, Sendikamızın çok değerli ve unutulmaz Genel Başkanı Özcan Kesgeç’i, temsilcilerimizi ve delegelerimizi rahmetle anıyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.
Yarından sonra güçlenmiş, hedefleri olan kadrolarla, şubeleriyle birlikte tek yumruk olmuş bir Sosyal-İş Sendikası olarak sendikal mücadeleyi büyüteceğimize olan inancımla 15. Olağan Genel Kurulumuz, Sendikamıza, Konfederasyonumuz DİSK’e ve Tüm İşçi Sınıfına hayırlı olmasını diliyorum.
Yolumuz açık olsun.
Yaşasın, Sosyal-İş, Yaşasın DİSK, Yaşasın Türkiye İşçi Sınıfı
Saygılarımla.