Sosyal-İş E-Bülten #6'da yayımlandı.
OFİS ORTAMINDA EKRANLI ARAÇLARLA ÇALIŞMAYLA BAĞLANTILI SAĞLIK VE GÜVENLİK SORUNLARI | 1
TEMEL SAPTAMALAR VE KONULAR
Doç. Dr. Denizcan Kutlu | Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi
Değişen çalışma biçimleri ve yeni işler, bu işlerin yapılmasında kullanılan üretim aletleri, zamanla yeni tehlike ve riskleri beraberinde getirmiş, bunlar işçi sınıfının karşısına yeni sağlık ve güvenlik sorunları olarak çıkmıştır. Sağlık, üretim süreci ve üretim aletleriyle iç içe geçmiş; işyeri, sağlığı bozan özel tehlike ve riskleri barındıran bir mekân haline gelmiş ve işyerinin bu yapısı çalışanı fiziksel ve ruhsal düzeyde doğrudan etkilemiştir. Bu nedenle, bir yandan iş/üretim ile sağlık arasındaki ilişki ısrarlı bir biçimde vurgulanırken bir yandan da işçi sağlığının korunması ve geliştirilmesi üzerinde durulmuştur.
Sağlık ve güvenlik sorunları önemsizleştirilen, küçümsenen ofis çalışması
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında, öncelikli ve yaygın sağlık ve güvenlik sorunlarının olduğu/görüldüğü düşünülen işkolu ve çalışma ortamlarının dışında kaldığı için genellikle görmezden gelinen, yok sayılan, önemsizleştirilen ya da en hafif tabirle ikincilleştirilen, küçümsenen ofis ortamında ekranlı araçlarla çalışmayla bağlantılı olarak ortaya çıkan sağlık ve güvenlik sorunlarına da eğilmek gerekir. Ofis çalışması ve onun özel bir biçimi olarak ekranlı araçlarla çalışma, bilgisayar teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak giderek yaygınlaşmaktadır. Bu çalışma biçimiyle bağlantılı olarak bir dizi sağlık ve güvenlik sorununun ortaya çıktığı bulgulanmaktadır. Zira, ofis ortamında çalışmanın diğer pek çok beyaz yakalı işte olduğu gibi tümüyle, sadece zihin (kafa) emeği kavramıyla değerlendirilmesi mümkün gözükmemekte; zihinsel etkinlik, gözler, eller ve kolların yoğun ve sürekli bir biçimde kullanıldığı bir bedensel etkinlikle (kol emeği) birlikte hizmet üretim sürecini var etmektedir.
Bir yazı dizisi olarak yayımlanmasını planladığımız bu çalışmada, ofis ortamında ekranlı araçlarla çalışmanın beraberinde getirdiği sağlık sorunlarını, yapılan araştırmalar bakımından ortaya koymaya çalışacağız. Ayrıca konunun mevzuatla düzenlenmiş olması da dikkat çekici olduğundan, bu yazı dizisi kapsamında ilgili yönetmelik hükümlerini de ele alacağız. Tüm bu olguları ve tartışmayı, çalışan hatası/işveren kusuru ikileminin ötesine geçen sendikal ve sınıfsal mücadele perspektifine yerleştirmeye çalışacağız. Bu perspektife temel oluşturması bakımından, bu ilk yazımızda birtakım ön saptamalarda da bulunacağız.
Ofis ortamında ekranlı araçlarla çalışmaya dayalı sağlık sorunlarının üzerinde durmamızın iki ana nedenine işaret edebiliriz: İlk olarak, bu konu işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının gözden uzak kalsa da son derece önemli bir alanını kaplamaktadır. İkinci neden, işçi sınıfının sağlığını temel alan bir mücadele zemininin olanaklarına işaret etme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu neden aynı zamanda, birleşik sınıf mücadelesinin, ortaklaştıran bir gündemini yaratma derdini de barındırmaktadır.
Saptama (1): Ofis çalışanlarının sorunları ile sınıfın sorunları bütünleşiktir.
Bu yönüyle, ofis çalışanlarının ekranlı araçlarla çalışmayla bağlantılı olarak ortaya çıkan sağlık sorunlarının, sınıfın bütünleşik sorunlarının bir parçası olması, temel bir yöntemsel ve teorik saptama olarak not edilebilir. Bu saptama aynı zamanda, ofis ortamında hizmet üretim sürecine ekranlı araç başında katılan beyaz yakalıların; işçi sınıfının kolektif varlığının içinde giderek genişleyen ve ayrılmaz bir katman olmasından ileri gelmektedir.
Sağlığı sınıfın çeşitliliği ve türdeşliği içinde kavramak
Gerçekten de işçi sağlığı ve iş güvenliği, çalışma yaşamının ve çalışanların yaşamının herhangi bir konusu değil, temel konusu ve ayrılmaz bir parçasıdır. İşçi sağlığı ve güvenliği, çalışma yaşamına ait tüm konularda olduğu gibi temel bir sınıf sorunudur; sınıf ilişkilerinin ve mücadelesinin bir gündemidir. Tam bu noktada, işçi sağlığı denildiğinde, tek tek işçilerin müstakil sağlık durumlarının değil; karşıtlık ve güç ilişkileri içerisindeki bir sınıfın sağlığının anlaşılması gerektiğinin altını çizmek gerekir. O nedenle, bir mesleğin yapılmasında ortaya çıkan özgün sağlık sorunları da sınıfın çeşitliliği ve türdeşliği içerisinde kavranabilecek niteliktedir.
Saptama (2): Sağlık ve güvenlik sorunları, doğal sonuçlar değildir.
Bu aşamada, bir saptama ve pozisyon olarak, çalışmayla bağlantılı olarak ortaya çıkan sağlık ve güvenlik sorunlarının, doğal bir süreç değil; gerekli önlemlerin alınmadığı, kök neden analizlerinin ve araştırmaların yapılmadığı, nedenlerin sorgulanmadığı ve sonuçların incelenmediği koşulların bir ürünü olduğunun altını çizmek gerekir. Gerçekten de tarihsel bilgilerimiz, sermayenin üretim ve çalışma şartlarını, ancak sınıfın kendisini koruduğu talep ve mücadelelerin sonucunda iyileştirme eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır. Aksi durumda, sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınmasının yasalarla sağlanması ve korunmasına gerek kalmazdı. Bu gerçeğe Marx, Fabrika Yasalarına göndermeyle, “en basit temizlik ve sağlık önlemlerinin alınmasını sağlamak için devletin çıkardığı zorlayıcı yasalara dayanılması zorunluluğundan” söz ederek işaret etmiştir. O nedenle, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarına, çalışmanın doğasıyla birlikte ortaya çıkan doğal bir sonuç ya da çalışan hatası olarak bakmak, bizleri son derece sakıncalı ve bilimsel anlamda isabetsiz sonuçlara götürecektir.
Saptama (3): Sağlık ve güvenlik sorunlarında işveren kusuru ve eksikliği aramak, bir çözümleme önceliği olmalıdır.
Bu söylediklerimizle bağlantılı ve birbiriyle halkalanan bir diğer saptamayı şu şekilde yapmamız mümkündür: İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarında işveren kusuru ve eksikliği aramak bir çözümleme önceliğidir. Bu çözümleme önceliği, sadece kök neden analizleri, yasal sorumluluklar ve önlem alma yükümlülüğünün işverene ait olmasından değil; aynı zamanda sağlık ve güvenliğin sınıfsal niteliğinden ve üretimin bir bütün olarak sermaye birikiminin dolayımında yaşanıyor olmasından ileri gelir. Emek ve sermaye arasındaki bu göreli güç eşitsizliklerini dikkate almayan hâkim yaklaşımlar, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını bütünlüklü biçimde değerlendirmekten uzaktır.
Bu temelde, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını, çalışan hatası/işveren kusuru ikileminden de kurtarıp, teknik bir süreç ve sorun olmanın ötesinde, sınıfsal anlamda karşıtlık içeren gerçek maddi zeminine yerleştirmek de önemlidir. Çalışma yaşamında sağlık ve güvenlik konuları, farklı sosyal sınıfların oluşum özelliklerinin bir ve temel boyutu olarak da kavranabilir. Bu bakış açısı, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını, teknik düzeyde mevzuata ve araştırmalara sıkıştıran değil; bu boyutları kesinlikle, ancak sınıfsal ve siyasal bir düzlemde içeren bir zemini temel almalıdır. O nedenle, ortaya çıkan herhangi bir işçi sağlığı ve iş güvenliği sorununda, ilk sorgulamanın çalışan hatasını değil, işveren kusurunu bulmaya yönelmesi, öznel bir tercihin ötesinde, üretim ve çalışma ilişkilerinin yapısına dönük tarih boyutlu bilgilerimizin yanı sıra, bu sorunların nedenlerini ortaya çıkarmaya yönelen bilimsel analiz süreçlerinde bulgulanabilecek nesnel bir zorunluluktur.
Temel fiziksel ve psiko-sosyal sağlık ve güvenlik konuları
Bu temel saptamaların ardından, sonraki yazılarda daha ayrıntılı bir biçimde tartışacağımız ofis ortamında ekranlı araçlarla çalışmayla ilgili kimi ilk notlar düşebiliriz. Öncelikle, ekranlı araçlarla çalışmaya bağlı sağlık ve güvenlik sorunlarını, hizmet üretim yapısı ve çalışma ortamı içerisine yerleştirerek değerlendirmek gerekir. Bu nedenle, üretim noktası olarak ofisin nasıl bir yer olduğunu, ekranlı araçlarla çalışmanın ne tür özellikler taşıdığını belirlemek bütünlüklü bir değerlendirme yapabilmek açısından önemlidir.
Ofisler genellikle birden çok kişinin, görece küçük bir masada ya da çalışmak için ayrılan küçük ve bazen paravan ya da bölmelerle ayrılmış bir alanda, bazen geniş bazense dar bir ortamda birlikte çalıştığı, çalışma saatlerinin genellikle bilgisayar kullanarak/bilgisayara bakmakla geçtiği, genellikle kısa mesafeli görüş açılarının olduğu, çalışma alanının ve zamanın kişiselleştirilmesinin yine genellikle oldukça güç olduğu mekânlardır. Bankalar, çağrı merkezleri, plazalar, kamu ve özel sektördeki her türlü büro işi, ofis çalışması kapsamında değerlendirilebilir.
Böyle bir ortam ve çalışma biçimi çerçevesinde temel görünümler ve bulgular nelerdir? Ofis ortamında ekranlı araçlarla çalışmada, fiziksel sağlık sorunları kapsamında eklem, bel, baş ve boyun ağrıları; duruş hataları ve bozukluklarına dayalı bedensel bozulmalar; göz bozuklukları, ağrıları, batma ve yanmaları gözlemlenmektedir. Genel hatlarıyla, uygun olmayan iş araçları (masa, sandalye, bilgisayar, vs.) karşısında statik bir duruşla, hareket yoğunluğunun düşük olduğu bir çalışma biçiminden söz edilebilir. Yorgunluk ve halsizlik gibi şikayetlerle sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bununla birlikte, metabolizmayla ilgili, obezite ve varis gibi sorunlar görülmektedir. Radyasyona maruziyet, işaret edilen önemli sakıncalardan bir diğeridir. Ergonomi ve birikimli travma, bu olguların açıklanmasında başvurulan özel kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ofislerde havalandırma sorunları ve ortam ısısının doğru ayarlanmaması nedeniyle fazla sıcak ya da soğuk ortamlarda çalışmayla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Psiko-sosyal sorunlar kapsamında stres, depresyon, yalnızlık, kaygı, kontrol yitimi, ağır iş yükü ve giderek yabancılaşma gibi boyutlar karşımıza çıkmaktadır.
Burada bir parantez açarak, özellikle pandemi süreciyle birlikte ofis ortamı dışında, evden ekranlı araçlarla çalışma gibi, yalnızlaştırıcı etkileri daha belirgin ve son derece denetimsiz bir alanın ortaya çıktığına önemle işaret etmek gerekir.
Ofis ortamında hizmet üretim yapısının özellikleriyle, ekranlı araçlarla çalışmanın sonuçlarının birbirini bütünlediği düşünülebilir. Çalışma yaşamının emekçileri kendi aralarında rekabete sürükleyen yalnızlaştırıcı etkileriyle, ofis ortamının kalabalık içinde veya değil, yalnızlaştırıcı etkilerinin iç içe geçtiğini söylemek, sanırız yanlış olmayacaktır.
Saptama (4): İşçi sınıfı, sağlığını tehdit eden tehlike ve riskler karşısında savunmasız değildir.
Ne işçi sınıfının bütünü ne de özel olarak ofis çalışanları, savunmasız biçimde bu tehlike ve risklerin kendisine zarar vermesini bekleyecek pasif bir konumdadır. Temel bir ilke olarak, sağlığın korunmasının üretimin sürdürülmesinden daha öncelikli bir konuma sahip olması çalışma yaşamının her anında akılda tutulmalı ve eylemli bir biçimde yaşama geçirilmelidir. Sosyal-İş Sendikası’nın bu bülteninden başlayacak şekilde, bir yazı dizisi kapsamında ofis ortamında ekranlı araçlarla çalışma sürecinde ortaya çıkan sağlık ve güvenlik sorunlarına böylesi bir perspektifle yaklaşmaya çalışacağız.